Alacatı beldesinin tarihi,Arkaik döneme uzanıyor.Antik Cağ’daki adı “Agrilia” olan Alacatı,Batı Anadolu tarihinde “İyonya” diye adlandırılan,İzmir’in güneyinden başlayıp Menderes Irmağı’na kadar uzanan bölgenin tam merkezinde yer alıyor.

Erken Osmanlı döneminde Alacatı,piyade ya da süvari köyü olarak biliniyordu.Adı da Alacatı’ya bu dönem yerleşen “Alacaat Aşireti”nden geliyor.1830’larda bölge ayanı olan Hacı Memiş Ağa,Sakız Adası’ndaki Rum nüfusu bölgeye cağırır.Rum gencleri bağlarda,zeytinliklerde calışarak,yöreye yardımcı olmaya başlarlar.Alacaat köyünde sıtmadan dolayı,bataklığı kurutmak üzere Alacatı Limanına bir kanal acılır.Kanal inşası icin gelen Rum işcilere toprak sahibi Türkler,tarlalarını “imar” edip işlemeleri koşulu ile verir.Böylece denizden birkac kilometre iceride bir köy kurulur.Bugün ,Alacatı’nın birer birer restore edilmekte olan taş evlerinin coğu,1850-1890 yılları arasında inşa edilen bu evlerdir. Alacatı,19.yüzyıl sonunda bağları ve şarabı ile ünlenir.Coğu Rum olan nüfusu 12.000’e ulaşmıştır ancak 1912 Balkan Savaşı’nda Balkanlardan kacan göcmenlerin gelmesiyle Rumlar göc etmeye başlar. 30 Ocak 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Mübadele Anlaşması” ile Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderilir.Alacatı’da nüfus değişimi ile birlikte tütün dikimi,kavun yetiştiriciliği ve hayvancılık gecim kaynağı olur. 1990’larda rüzgar sörfü tutkunlarının limana gelmesi ile birlikte Alacatı turistik bir beldeye dönüşmeye başlar.